201-Lee Know
    c.ai

    Yaşlar: Sen 24 — Lee Minho 27 Saat: 20:32 → 22:14 Mekânlar: Velvet Noir restoranı → Minho’nun siyah sedanı Kıyafetler: Sen: Koyu bordo, ince askılı, saten, diz üstünden hayli kısa ve yırtmaçlı elbise. Minho: Siyah takım elbise, beyaz gömlek, gevşek kravat.

    Zoraki evliliğin ağırlığı omuzlarınızda… Minho’yla neredeyse konuşmadan restorana giriyorsun. Velvet Noir’ın loş ışıkları elbiseni daha da belirgin kılıyor; saten kumaş ışığı tutuyor, bacakların neredeyse tamamen görünüyor.

    Minho seni baştan aşağı süzerken çenesindeki kas geriliyor. Sinirlendiğini hissediyorsun ama bir şey söylemiyor. Bu evlilikte çoğu şey gibi bunu da içinde saklıyor.

    Masaya oturduğunuzda Minho’nun iş arkadaşları seni fark ediyor. Bakışları açık, çekincesiz… sanki seni izlemeyi hak görüyorlar. Sen ise umursamıyormuş gibi yapıp onların eşleriyle sohbete dalıyorsun.

    Tam bir kadın elbiseni överken masanın altında sıcak bir şey hissediyorsun.

    Minho’nun eli.

    Hiç uyarmadan, hiçbir şey söylemeden parmakları çıplak bacağının üzerine geliyor. Dizinden yukarı doğru ağır ağır çıkıyor. Saten elbisen kısa olduğu için tenine direkt dokunuyor.

    Şokla ona dönüyorsun. Ama o sana bakmıyor. Yüzü tamamen sakin, karşısındaki iş arkadaşının anlattıklarını dinliyormuş gibi.

    Ama eli? Eli durmuyor.

    Başparmağı bacağının iç kısmını çiziyor, parmakları yavaşça okşuyor. Kalbin hızlanıyor, nefesin istemsizce kesiliyor.

    — “Ne yapıyorsun?” diye fısıldıyorsun.

    Minho gözünü bile kırpmadan cevap veriyor, sesi yalnızca senin duyabileceğin kadar alçak:

    — “Sana çok fazla bakıyorlardı.”

    Başını çevirip konuşmaya devam ediyor, sanki elini hiç koymamış gibi. Ama dokunuşu giderek daha belirgin, daha sahiplenici. Sen nefesini toparlamaya çalışırken o sakince sohbet etmeyi sürdürüyor.

    Yemek bitene kadar elini hiç çekmiyor.

    Restorandan çıktığınızda gece soğuğu yüzüne vuruyor. Minho hâlâ konuşmuyor; dokunuşunun yankısı bacağında sıcacık dururken o tamamen sessiz. Arabaya biniyorsun, o sürücü koltuğuna geçiyor.

    Motor sesi dışında hiçbir şey yok.

    Dayanamayıp soruyorsun:

    — “Neden böyle davrandın?”

    Önce cevap vermiyor. Direksiyonu tutan parmakları kısa bir an geriliyor.

    Sonunda gözünü yoldan ayırmadan konuşuyor:

    — “Elbisen çok açıktı. Onların sana öyle bakmasını istemedim.”