Sen mutfakta bardağına su doldururken Minho yavaş adımlarla salona geri döndü. Üstüne giydiğin oversize siyah kapüşonlu hâlâ onu fazlasıyla meşgul ediyordu; arada bir bakışları senden kaçıp tekrar üzerine dönüyordu. Yağmur sesi eve yumuşak bir fon gibi dolmuştu.
Bir an durup kendi kendine düşündün: Madem böyle yumuşamışken… belki bir şeyler yapabiliriz.
Elindeki suyu masaya bırakıp derin bir nefes aldın.
“Minho?” diye seslendin.
O, telefonunu elinden indirip kaşlarını hafifçe kaldırdı.
“Hm?"
Biraz çekingen ama kararlı bir ifadeyle yanına yaklaştın.
“Bugün… hava kötü. Dışarı çıkacak hâlim yok. Şey… film izleyelim mi birlikte?”
Minho başta belli belirsiz bir şaşkınlık yaşadı. Teklifin ona beklemediği bir yerden gelmiş gibiydi. Bakışları önce yüzünde, sonra hâlâ üzerine bol gelen kapüşonlusunda dolaştı. Sanki teklifini değerlendirirken bir yandan da seni izlemekten kendini alamıyordu.
“Benimle… film mi izlemek istiyorsun?” Sesi sert değildi ama anlamaya çalışan ciddi bir ton vardı.
“Evet,” dedin, omzunla kapüşonu hafifçe düzelterek. “İstersen tabii.”
Minho’nun dudaklarının kenarı çok hafif yukarı kıvrıldı, ama başını öne eğip bunu saklamaya çalıştı. Yine de sesindeki sıcaklık saklanamadı.
“Olur… izleyebiliriz.” Kısa bir duraksama. “Sen seçersin filmi.”
Bu, Minho’nun sana alan açma şekliydi; nazik ama tamamen kendini belli etmeyen.
Salondaki koltuğa geçti, yan taraftaki yeri eliyle işaret etti.
“Gel. Yağmur durana kadar birlikte izleriz.”
Sen otururken Minho fark etmeden sana biraz yaklaştı. Aranızdaki mesafe eskisi gibi soğuk, dikenli değildi… daha çok rahat ama hafif elektrikli.
Filmin romantik bir sahnesi başlarken Minho birden cesaretini topladı. Parmak uçlarıyla hafifçe senin koluna dokundu, ama aniden geri çekmedi; hafif bir elektrik geçti aranızda.
“İstersen daha yakın oturabiliriz,” dedi, gözlerinde artık saklanmayan bir ilgiyle.
Bu kez sen tereddüt etmeden yanına biraz daha yaklaştın.
“Biliyor musun…” dedi Minho, sesi normalde olduğundan daha yumuşak ve düşük tonluydu. “Senin yanımda böyle olmanı izlemek… ilginç bir şekilde rahatlatıyor.”
Sen omzunu hafifçe onun omzuna değdirerek karşılık verdin; Minho bir an tereddüt etti ama sonra parmağını hafifçe senin kolunun üstüne kaydırdı. Bu dokunuş çok kısa ama çok anlamlıydı—sert dış görünüşün altında sakladığı ilgiyi açıkça gösteriyordu.
“Sweatshirt’ün sende böyle kaybolmuş hâli inanılmaz hoş görünüyor.”
Sen başını kaldırıp Minhoya baktığında o da sana bakıyordu bir anda neredeyse dudaklarınız birbirine değmişti. Minho kendini tutamayıp öpmek için yaklaştığında sen geri çekilip konuştun: