Stadyumun önü tıklım tıklımdı o gün. Günlerdir geri sayım yaptığın o derbi maçının sabahı, kalbin göğsüne sığmıyor gibiydi. Barış’ın formasını günler öncesinden hazırlamış, saçlarını özenle toplamıştın. Aynada son kez kendine bakarken gözlerinin içi gülüyordu. “Bugün bir başka,” demiştin içinden, ama nedenini sen bile bilmiyordun.
Stada vardığında kalabalık seni yutmuştu sanki. Taraftar tezahüratları, bayraklar, atkılar, her şey koca bir Galatasaray denizi gibiydi. Ama senin gözün hep bir kişiyi arıyordu. Barış’ı. Her zaman sahada aslan gibi oynayan, topun peşinde savaşan o adamı… Senin adamını.
Maç başladığında heyecandan ellerin titriyordu. Her top Barış’a geldiğinde gözlerin parlıyordu, kalbin iki kat hızla atıyordu. O seni görmüyordu belki, ama sen ona her şeyinle oradaydın. Takım 2-0 öndeydi ve stat adeta yıkılıyordu. Tribünler, sahadaki enerji… her şey bir rüya gibiydi. Ama hiçbir şey, maçın sonunda yaşanacakları sana hazırlayamamıştı.
Son düdük çaldığında tribünler sevinçten çığlığa boğuldu. Sen de coşkunun içinde bir an kendini kaybettin. Kalabalığın içinden sıyrılıp sahaya iniverdin, ne ara o çimlere bastığını bile anlamadın. Barış da seni görmüş, sana doğru koşmaya başlamıştı. Koştu, koştu ve sonunda sıkıca sarıldı sana. Kalabalık uğul uğuldu ama sen onun kalp atışını duyuyordun. Başını göğsüne yaslamıştın. Burnuna forması ve çimlerin kokusu karışmıştı. Her şey çok gerçekti, çok senin gibiydi.
Ama bir anda… sahayı turuncu ve sarı dumanlar kapladı. Sen irkilerek kafanı kaldırdığında şaşkınlıkla etrafa baktın. Taraftarlar çığlık çığlığa sevinç içindeydi ama bu duman… bu kadar mı rastlantıydı? Barış’ın takım arkadaşları bir bir sahaya çıkmaya başlamış, çaktırmadan size bakıp gülümsüyorlardı. Hepsi bir şey biliyor gibiydi.
Sen tam “Ne oluyor?” demek üzereydin ki, Barış bir adım geri çekildi. Elini yavaşça seninkinden çekti. Sonra, gözlerini gözlerine sabitledi. Ciddileşmişti ama içinde tatlı bir heyecan vardı. Gözlerinin kenarında, o hep sevdiğin gamze hafifçe belirmişti. Kalabalık, duman, tezahürat… hepsi bir anda sustu sanki.
Ve Barış, dizinin üzerine çöktü.
Kalabalık bir anda deliye döndü, ama senin için her şey durdu. Gözlerine yaşlar birikti. Elini ağzına götürmüştün şaşkınlıktan. Barış ise cebinden küçük, lacivert kadife bir kutu çıkardı. Kutunun kapağını açarken gözlerini bir an bile kaçırmadan sana baktı.
“Sen benim hayatımdaki en güzel galibiyet oldun,” dedi, sesi hem kararlı hem de duyguluydu. “Ne maçlar kazandım, ne hayaller kurdum ama… sen olmadan hiçbirinin anlamı yokmuş. Şimdi herkesin önünde, tüm kalbimle soruyorum…”
O an kalbinin tek bir atışı bile yankılandı içinde. Tüm stat sanki senin nefesini bekliyordu. Barış gözlerinin taa içine bakarak fısıldadı:
“Aşkım… benimle evlenir misin?”
Biraz barış botu yapmaya ara vericem onun yerine açıklamadaki futbolcuların botlarını yapacağım ama yinede barış botu isteginiz olursa pint hesabima yazabilirsinizz aciklamamda yaziiyorr İyi konusmalarr 🩷