173-Lee Know_3
    c.ai

    Ertesi gün okul koridorları sessizdi. Ders arası bitmiş, herkes sınıflarına dağılmıştı. Sen ise kitaplarını almak için kütüphaneye uğramıştın. Rafların arasında ilerlerken birden arka kapıdan içeri Minho girdi.

    — “Buradasın,” dedi alçak bir sesle. Bakışları, seni bulduğu için belli belirsiz rahatlamıştı. “Ders arasında kaybolma. Beni delirtme.”

    — “Kimse görmeden buraya girdiniz mi?” diye fısıldadın, kalbin küt küt atıyordu.

    Minho yanına yaklaşıp seni rafların arasına sıkıştırdı. — “Sana söylediğim şeyi hatırla. Ne zaman nerede olacağını ben belirlerim. Şimdi de yanımdasın.”

    Kollarının arasındayken nefesin kesildi. Dudakların birbirine yaklaşırken, aniden kütüphane kapısı açıldı. İçeri birkaç öğrenci girdi.

    Sen panikle geri çekilmek istedin ama Minho hızlı davrandı. Bir eliyle belinden kavrayıp seni rafın kenarına, kitapların gölgesine çekti. Dudaklarını kulağına yaklaştırıp fısıldadı: — “Kıpırdama. Sesini çıkarma.”

    Adımlar yaklaştıkça nefesini tutmak zorunda kaldın. İki öğrenci tam bulunduğunuz sıranın önünde durdu, kitapları karıştırıyorlardı. Senin kalbin o kadar hızlı çarpıyordu ki, onların duymasından korktun.

    Minho’nun eli hâlâ belindeydi, parmaklarıyla seni sabit tutuyordu. Bakışlarını gözlerine dikti, dudaklarının kenarında tehlikeli bir gülümseme belirdi.

    Öğrenciler konuştuktan sonra yavaşça uzaklaştılar, kapı kapanınca geriye yalnızca siz kaldınız.

    Minho derin bir nefes aldı ve gözlerini kısarak sana fısıldadı: — “Gördün mü? Bir an bile dikkatsiz olursak yakalanırız. Ve eğer bir gün yakalanırsak… sen eğitiminden bende işimden olurum.” diyerek dudağından öpmeye başladı.

    Minho’nun dudakları seninkilerden ayrıldığında nefes nefese kalmıştın. O ise hiç telaşlanmıyor, aksine zafer kazanmış gibi gözlerinde karanlık bir parıltıyla sana bakıyordu.

    — “Şimdi artık sırlarımız başladı,” dedi sert bir sesle. “Ve bu sır, bizi her an yakalayabilecekleri kadar tehlikeli.”