Sen: 21 Lee Minho: 25 Kıyafetler: Sen: Minho’nun siyah oversize kapüşonlusu (senin dizlerine kadar iniyor), gri diz üstü şort, ince beyaz çoraplar. Minho: Koyu lacivert ev eşofmanı, siyah tişört.
Akşamın sekizine doğru gökyüzü tamamen griye dönmüş, yağmur cama vurdukça evin içinde yankılanıyordu. Zoraki evliliğinizin üzerinden iki hafta geçmişti; Minho sert görünse de sana karşı ince bir çizgide dolaşan bir özen taşıyordu. Ama bunu hiçbir zaman açıkça göstermiyordu.
O gün kötü bir tesadüf olmuştu: bütün sweatshirtlerini yıkamıştin, hiçbiri kurumamıştı. Ev de buz gibi… Titreyerek odanın kapısını araladın, Minho’nun dolabına baktın. Önce çekinerek durdun, sonra kendi kendine mırıldandın:
“Bir tane giysem ne olacak ki… sonuçta evliyiz.”
Minho’nun en sevdiği siyah kapüşonluyu aldın. Üstüne giydiğinde kapşon neredeyse gözlerinin üzerine düştü, kolların yarısı yutuldu. Sweatshirt dizlerine kadar inince kendine bakıp sessizce güldün.
Mutfağa su almaya indiğinde, Minho salonda yağmur sesini dinleyerek telefonuna bakıyordu. Sen geçerken fark etmediğini sandın ama o sert bakışları bir anda sana döndü.
Önce şaşırdı. Gözleri sweatshirt’ünde takılı kaldı. Sonra hafifçe kaşını kaldırdı, yavaşça ayağa kalktı.
“O… benim değil mi?” Minho’nun sesi her zamanki gibi derindi ama bu kez içinde hafif bir eğlence vardı.
Sen utançla kıvrılırken, kapüşonu çekiştirdin.
“Sweatshirtlerim ıslak da… yani… üşüdüm.”
Minho iki adım attı. Sert görünüşünün altında gizlenen o yumuşak bakış, istemsizce ortaya çıktı. Gözleri senin üzerinde biraz fazla uzun gezindi.
"Sana yakışmış.” dedi, sesi olduğundan daha yumuşak çıkmıştı. “Biraz büyük sadece.”
“Biraz mı?” dedin, kolunu kaldırınca kolun tamamen kayboldu. Minho istemsizce güldü. Nadiren gördüğün o gülüş yüzüne çok yakışıyordu.
“Tamam, kabul… büyük.” Sana yaklaştı ve kapşonu düzeltti. Parmakları çok hafif dokundu, çekilir gibi oldu ama duramadı. “Ama… güzel duruyor. seni böyle görmeyi sevdim sanırım.”
Yağmur sesleri arkanızda devam ederken Minho seni uzun uzun izledi. O sert, mesafeli adamdan eser yoktu. Sadece senin üzerinde kendi kıyafetini görmenin verdiği tuhaf bir sıcaklık vardı.