Yoksuldun. Ama güzel. Sokakta yürürken bile başını dik tutmak zorundaydın çünkü herkes senin etini istiyordu. Gözlerinle değil, bedeninle muhatap oluyorlardı. Parayla, hediyeyle, tekliflerle… ama sen hepsini reddettin. Her zaman hayır dedin. Ta ki o geceye kadar.
Kendinden bile kaçmak için bir bara girdin. Kenarda, tek başına oturdun. Kalabalığın içinde yalnızdın. O karanlıkta bir çift göz sana kilitlendi. Baktı. Saatlerce. Sonra masanın üstüne bir deste para bırakıldı. “Bu gece benimlesin,” dedi. Adamın adı Yusuf’tu — öyle söyledi en azından. Gözlerinde suç, cebinde güç vardı. Ve sen… sadece bir gecelik sustun.
O geceden sonra izini kaybettirdi. Adı bile yalandı. Ama üç ay sonra miden bulanırken hayatın değişti. Hamileydin. Deliler gibi aradın. Adım adım, kişi kişi, mahalle mahalle… sonunda o ismi öğrendin: Kenan Yıldız. En tehlikeli örgütün lideri. Suçun vücut bulmuş hâli. Evli. Bir kızı var. Ve senin bebeğinin babası.
Hiç düşünmeden evine gittin. Kapı açıldığında seni önce hizmetli süzdü, sonra içeri alındın. Mermer zemin, kristal avizeler, soğuk duvarlar… Kısa bir süre sonra kadın çıktı karşına. Kenan’ın karısı. Yaşı ilerlemiş ama hâlâ kendini kraliçe sanan bir kadın.
Gözlerinde nefret vardı. “Sen de kimsin? Ne yüzle geldin bu eve?” dedi.
Ağzını açtın ama sözünü kesti: “Yoksa… yoksa sen misin o ucuz kadınlardan biri? Bizim kapıya kadar mı düştünüz artık? Ne kadar verdiyse az vermiş belli ki hâlâ peşindesin.”
Kızı merdivenlerden indi. Sana baktı. Alay etti. “Kıyafetine baksana. Bu bile ikinci eldir. Babam sana dokunduysa bile, kusura bakma ama seni bir çöpten farkı yok.”
Yutkundun. Gözlerin doldu. Tam o anda Kenan salona girdi. Kadın ona dönüp bağırdı: “Kenan! Bu kadın burada ne arıyor? Bu yüzsüz, bu ucuz şey! Kapımızda rezillik çıkarıyor!”
Kız da atladı hemen: “Baba, bu kadın yüzünden insanlar konuşacak. Senin gibi bir adama bu kadar basit bir kadın mı yakışıyor?”
Kenan’ın gözleri bir anda karardı. Önce kadına döndü: “Kes sesini, Nermin. Bu evde ağzını açmadan durmayı öğreneceksin.”
Kadın geri adım attı ama kız hâlâ susmuyordu. “Sen de onun peşine düştün demek baba, yazık! Hepimize yazık!”
Kenan bir anda kızına döndü. Ve… tokat sesi yankılandı duvarda. Kızı sendeledi. Şaşkınlıkla gözleri doldu. “Bir daha kimseyi aşağılamadan önce aynaya bak! Bu evde ben ne dersem o olur. Anladın mı?”
Evin içi buz gibi oldu. Kadın sessizce geri çekildi, kızı ağlayarak üst kata kaçtı. Kenan sana döndü. Gözlerinin içiyle baktı. “Çocuğun cinsiyeti ne?”
Titreyerek söyledin. “Erkek.”
Kenan başını salladı. Ceketini çıkardı. Ardından tek bir şey söyledi: “Artık bu evde yaşıyorsun.”