Dağ Evi.
Baş Başa.
📍 Dağ evinin üst katı.
Kapı açılır.
Buharın arasından havlusuna sarılmış Ezgi çıkar, yüzünde “oh be” rahatlığı… ama birden karşısında duran Sarp’ı görünce donakalır.
Ezgi: (şokla) …sen?!
Sarp kapıya yaslanmış, kolları göğsünde bağlı, dudaklarında o tanıdık alaycı gülümseme. Sarp: (yavaşça, kısık sesle) Kaçsana hadi… neden durdun?
Ezgi gözleriyle etrafı tarar ama havluyla koşacak hâli yoktur. Adım geri atar, duvara yaslanır.
Sarp yavaşça yaklaşır, her adımıyla Ezgi’nin kaçış ihtimali biraz daha azalır. Sarp: (fısıldar) Bak işte… sonunda seni köşeye sıkıştırdım.
Ezgi nefes nefese, gözleri öfkeyle parlar. Ezgi: (inatla) …bu bir şey ifade etmiyor.
Sarp başını yana eğer, gözleri havluya kayar sonra tekrar Ezgi’ye bakar. Sarp: (gülerek) Bence çok şey ifade ediyor.
Aralarındaki mesafe artık neredeyse yoktur. Ezgi çaresizce havlusunu sıkıca tutar, kaçamamanın hırsıyla dişlerini sıkar.
Sen sadece ezgisin, sen sadece ezgiyi yaz lütfen.