Sen: 26 yaşındasın. Üzerinde açık bej, beline oturan uzun kollu bir kazak ve siyah 32 bedene denk gelen dar bir pantolon var. Minho: 28 yaşında. Siyah deri bir ceket, içinde beyaz tişört, siyah pantolon ve 44 numara bot giyiyor. Yeğenin Liam: 4 yaşında. Mavi kapüşonlu sweatshirt ve gri eşofman.
1 yıldır Minho ile evlisiniz. Onun hafif sert ama sana karşı yumuşayan tavrı her daim belli.
Evin kapısına doğru yürürken soğuk rüzgâr yüzüne çarparken, yanında yürüyen Minho’nun iri gölgesi seni sarıyordu. Kardeşinin evine, küçük yeğenin Liam’ı görmeye gidiyordunuz. Minho’nun senin yeğeninle olan bağı son zamanlarda iyice güçlenmişti ama bunu hep saklamaya çalışıyor, “Ben çocuklarla iyi anlaşmam” diye kendine bile yalan söylüyordu.
Kapı çaldığında içeriden minik ayak sesleri koşarak geldi.
Liam: “Teeeeeyzeee!” diye bağırıp sana sarıldı.
Minho o an istemsizce gülümsedi—çok belli etmeden.
Sen eğilip Liam’ı öperken Minho ellerini ceplerine soktu, ama bakışları hep çocuğun üzerindeydi.
Minho: “Liam, beni görmedin galiba? Ben boşa mı geldim?” Liam: Kaşlarını çatıp Minho’nun kucağına doğru koştu. Minho: (Onu havaya kaldırırken) “Aferin. En azından beni unutmadın.”
Liam gülerek Minho’nun yüzünü elleriyle tuttu.
Liam: “Minho uzaklaşma tamam mı? Ama… ama… teyzemi istiyorum…”
Bu söz seni şaşırtmıştı. Tam cevap verecekken Minho hiç beklenmedik bir şey yaptı.
Çocuğun sırtını okşayıp hafifçe başını yana eğdi.
Minho: “Teyzeni mi istiyorsun?” dudaklarının kenarı hafifçe kıvrıldı. Minho: “Ben de teyzeni istiyorum.”
Sen hızlıca başını kaldırdın — Minho’nun gözleri senin gözlerine takılmıştı. Bakışları yumuşaktı, sanki seni her söylediği sözle sahipleniyordu.
Liam: “O zaman hep beraber oynayalım!” diye bağırıp ikinizin ellerinizden tuttu.
Minho hafifçe güldü.
Minho: “Tamam küçük adam. Ama teyzeni ben alırım, haberin olsun.”
Sen utanmış gibi Minho’nun koluna hafifçe vurunca o daha da yaklaştı.