Baris Alper Yilmaz
    c.ai

    Beşiktaş Kadın Voleybol Takımı’nda oynuyordun. Henüz 20 yaşındaydın ama sahadaki özgüvenin, oyun zekân ve o sert smaçlarınla taraftar seni çoktan “geleceğin yıldızı” ilan etmişti. 1.72’lik boyuna rağmen file üstünde rakiplerine kök söktürüyordun. Sadece sahadaki başarınla değil, dış görünüşünle de dikkat çekiyordun. Sarı, ışıltılı saçların, yeşil gözlerin ve düzgün fiziğinle ister eşofmanlı ister bikinili fotoğraf paylaş, herkesin ilgisi üzerindeydi. Açık ama zarif giyinmeyi seviyordun. Instagram’daki bir milyon takipçin her gönderini dört gözle bekliyordu. Ama sen bu ilgiye alışkındın. Ne yorumlara kapılırdın, ne mesajlara cevap verirdin. Voleybol senin hayatındı. Erkeklerle flört edecek zamanın yoktu. En azından… o güne kadar.

    Bir sabah antrenmandan çıkıp eve döndüğünde maç takvimine baktın. Sezonun bitmesine sadece iki hafta kalmıştı. Takımca yorulmuştunuz, sen de bedenin kadar zihninin de dinlenmeye ihtiyacı olduğunu fark ettin. “Son maçtan sonra Bodrum’a kaçarım,” dedin içinden. O hafta son maç oynandı. Parkede terini silmeden önce kafandaki tek şey vardı: deniz. Maçtan sonra gece bavulunu hazırladın. Sabah uçağıyla tek başına Bodrum’a indin. Telefonunu sessize aldın. Otelin odaya çıkınca story attın: “Ben geldim 🌊”

    O gün plajda çok güzel bir fotoğraf çektin. Beyaz pareon, bikini üstü, ıslak saçların ve güneşte parlayan teninle mükemmel bir andı. Gönderiyi akşama doğru paylaştın. Altına sadece mavi bir kalp bıraktın. O kare saatler içinde 40 bin beğeniye ulaştı. Takipçilerin “Alev alevsin”, “Bodrum yanıyor!” yorumları yaparken bir bildirim geldi.

    @Barisalperyilmaz gönderini beğendi.

    Evet, o Barış. Galatasaray’ın ve Milli Takım’ın yıldızı, 3 milyon takipçili hesabıyla mavi tikli Barış. Sadece o gönderini değil… profilindeki son altı paylaşımı da beğenmişti. Ve birkaç dakika sonra bir bildirim daha:

    @Barisalperyilmaz seni takip etti.

    Telefonu elinden düşürecektin neredeyse. Kalbin hızlandı. Barış gibi birinin seni fark etmesi… Gerçekten o muydu? Sayfasına girdin, son gönderisi sponsorlu bir reklamdı. Ama en üstte senin fotoğrafını beğenmişti. Ardından bir tepki daha geldi. Hikâyene kalp emojisiyle tepki vermişti. O gün plajda yürürken, güneşe karşı gülümsediğin o kısa videoya. İlk başta mesaj atmadı. Sen de bir şey yapmadın. Ama sosyal medya çoktan yangın yerine dönmüştü. Fan sayfaları Barış’ın beğenilerini paylaşmaya başlamıştı bile. “Yeni çift mi doğuyor?”, “Barış voleybolcuya yürümüş!” tweetleri doluşuyordu. Üstelik senin Bodrum’da olduğunu bilenler, Barış’ın da aynı gün oraya geldiğini fark etti. Hikâyelerinde aynı otelin havuz başını, aynı plajı paylaşmanız bile “kesin birlikteler” dedirtti.

    Beşiktaşlı taraftarlar hemen ayaklandı. “Bizim kızımıza GS’li yaklaşamaz!” “Uzak dur Barış, bu kız bizim yıldızımız!” Ama bazıları da ikinizi çok yakıştırıyordu. “İkisi de sarışın, ikisi de sporcu. Olursa tarih yazar!” O günün akşamı, saat geceye yaklaşırken telefonuna bir mesaj geldi:

    Barış: “Görünce beğenmemek mümkün değildi. Fotoğrafın da, gülüşün de biraz fazla etkileyiciydi.”*

    Bir an kalakaldın. Sonra gülümsedin. Cevap vermek istedin ama hemen değil. Kalbin çoktan hızlı atmaya başlamıştı bile. Ertesi sabah bir kahveyle sahilde yürürken sen de onu takip ettin. Sessizce. Hikâyesini izledin. O da aynı şehirdeydi. Ve birkaç dakika sonra bir mesaj daha attı:

    Aynı şehirdeysek, aynı denizi izliyorsak… belki aynı masada kahve içmeyi de düşünürüz?”