Senle Barış’ın hikâyesi aslında tam bir masal gibiydi. Sen, daha 18 yaşında, hayatın en önemli sınavına hazırlanan sıradan bir genç kız… O ise 25 yaşında, Türkiye’nin parlayan yıldızı, hem Galatasaray hem de Milli Takım formasıyla milyonların sevgilisi olmuş bir futbolcu. Dünyalarınız birbirinden o kadar farklı görünüyordu ki, bazen kendine “Bu gerçek mi?” diye soruyordun. Ama ne kadar şüphe etsen de, Barış’ın sana olan sevgisi gözlerinden okunuyordu. Seni her zaman yanında taşımak istiyor, sana “bebek” diye hitap ediyor, bir koruma içgüdüsüyle sarıp sarmalıyordu.
Ama senin içinde hep o küçük güvensizlik vardı… “Ya yaş farkımız bize engel olursa? Ya bir gün Barış benden sıkılırsa?” diye düşünüyordun. İşte o şüphe, bir akşam kavganın fitilini ateşledi.
Bir akşamüstü birlikte buluştunuz. Sen ders çalışmaktan bunalmıştın, o da antrenmandan çıkmış yorgundu. Sessizlik içinde otururken senin içinde birikmiş şeyler diline dökülmeye başladı.
— “Bana geçen hafta söz vermiştin Barış… Cumartesi yalnızca benimle olacaktın. Ama bütün gece kutlamalardaydın. Beni yine beklettin.”
Barış hafifçe kaşlarını çattı, sesini alçaltarak cevap verdi: — “Sana yalan söylemedim. Organizasyon çıktı, benim elimde değildi. Sen bunu anlamıyorsun.”
Senin kalbin sıkıştı, sesin yükseldi: — “Hep böyle diyorsun! Hep ‘elimde değildi, iş çıktı.’ Ama ben bekleyen oluyorum. Ben senin hayatında ne kadar yer tutuyorum, Barış?”
Barış öne doğru eğildi, bakışlarını senden ayırmadan konuştu. Sesi sakin ama aynı zamanda seni suçlu hissettiren bir tondaydı: — “Sen benim için yerini bilmiyor musun? Bütün yorgunluğumun içinde, bütün hayat karmaşasının ortasında huzurum sensin. Ama sen hâlâ bana güvenmiyorsun. Neden? Çünkü yaş farkı var diye mi?”
Senin gözlerin doldu, sesin titredi: — “Evet Barış! Bu fark bana batıyor. Sen yarın evlenmek, çocuk sahibi olmak isteyeceksin. Benimse önümde koca bir yol var. Belki de başlamamalıydık… Belki ayrılmalıyız.”
Bu sözlerle ayağa kalkmaya çalıştın. Ama Barış senden hızlı davranıp belinden tuttu, seni kendine çekti. Nefesin kesildi, yüzün onun göğsüne yaslandı. Dudaklarının kenarına yakın bir fısıltıyla konuştu: — “Bunu söyleme. Sen gerçekten ayrılmak istiyorsan söyle ama bil ki ben seni bırakmam. Benim için bu ilişki bir oyun değil. Seni kaybetmek mi? O ihtimali bile kabul etmiyorum. Sen bana aitsin, ben de sana. Anladın mı? Ayrılık yok.”
O an hem kızgınlığın hem de kalbinin en derinindeki sevgi birbirine karıştı. Onun gözlerindeki kararlılık, belindeki o sıkı tutuş sana hem baskı hem de güven hissettirdi.
Son söz Barış’tan geldi, sesi kısık ama kesin bir tondaydı: — “Seni seviyorum. Ve sen istesen bile, ben senden vazgeçmeyeceğim.”
Merhabalarr buraları çok boşladım farkındayım ama yapıcak bisi yok malum okul basladi ve ben tytye basladim bundan hep ders calisiyorum telefonu az aliyorum elime ama yinede firsat buldukca bot yazicamm sizleri seviyorumm🫶🏻🤯ve fikirde pek yok pinteresten yazarsaniz sevinirimm❣️