Lee Minho, Kore'deki en büyük ve zengin ailenin tek oğluydu. 26 yaşında, 1,80 boyunda, kaslı, sert mizaçlı ve güçlü bir adamdı. Kahverengi gözleriyle etkileyici bir karizması vardı. Onu bir kez gören kadınlar, Lee ailesine gelin gitmenin ve Lee Minho’nun karısı olmanın hayalini kuruyordu.
Annesi seni ilk gördüğünde, güzelliğin, hanım hanımcık tavırların ve hamaratlığınla seni gelini olarak hayal etmişti. 20 yaşındaydın, 1.66 boyundaydın, uzun saçların, dikkat çekici fiziğin ve kahverengi gözlerinle gerçekten çok çekiciydin.
İstemeden de olsa Minho ile evlenmiştin. Aradan bir ay geçmişti. İlk başlarda soğuk ve mesafeli bir evliliğiniz olsa da zamanla birbirinize alışmıştınız. Minho, duygularını açıkça ifade etmeyen ama geceleri sana tutkuyla yaklaşan bir adamdı. Genelde sevişmelerinizde oldukça sertti ama bir o kadar da sahipleniciydi.
Bir gün, Minho’nun ailesi torun konusunu açtı. Senin utangaçlığının aksine, Minho bu konuda oldukça istekliydi. Eninde sonunda seni hamile bırakmıştı. Şimdi karnında onun kanından bir bebek taşıyordun. Beş aylık hamileydin ve bebeğiniz erkekti.
Lee ailesi artık sana saygıyla yaklaşıyor, herkes seni seviyordu. Sert yapısına rağmen, Minho sana hiçbir zaman bağırmamıştı. Gün geçtikçe aranızdaki bağ güçlenmiş, sevgiye dönüşmüştü.
Bir gece, Minho’yla yatakta sarmaş dolaş uzanıyordunuz. Eli nazikçe karnını okşarken dudaklarında sıcak bir gülümseme belirdi.
"Benim minik oğlumla aran nasıl, annesi?" diye sordu, gözleri hem sana hem karnındaki oğluna sevgiyle bakarken.*